İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Michelangelo’nun gözünden sanat

Sanat, insanın iç dünyasını dışa vurduğu en güçlü dildir. Bu dili en iyi konuşanlardan biri de Rönesans’ın dev ismi Michelangelo Buonarroti’dir. Heykeltraş, ressam, mimar ve şair olarak sanatın birçok yönüne dokunan Michelangelo, yaşamı boyunca sanatın sadece estetik bir uğraş değil, insan ruhunun hakikat arayışı olduğunu savunmuştur. Ruh ve hakikat.

Michelangelo, “Her blokta bir heykel vardır ve heykeltıraşın görevi onu açığa çıkarmaktır,” der. Bu söz, onun sanat anlayışının özüdür. O, taşın içinde zaten var olan güzelliği ortaya çıkarmaya çalışır; tıpkı insanın içinde saklı cevheri ortaya çıkarma çabası gibi. Sanat, Michelangelo’ya göre sadece bir üretim değil, bir keşif yolculuğudur. Üretim ve keşif.

Sanat, düşüncenin form bulmuş hâlidir. Michelangelo’nun Sistine Şapeli’nin tavanına baktığında gördüğü şey sadece boya ve figürler değil, Tanrı ile insan arasındaki sonsuz diyalogdur. O, sanatın Tanrısal bir dokunuşla mümkün olduğuna inanır ve şöyle der: “Sanatın kaynağı kalptir; ruhun derinliklerinden gelir.” Ona göre sanat, maddeden çok manaya aittir. Ruhun elinden çıkmayan hiçbir eser, insanı derinden etkileyemez. Kalp ve mana.

Michelangelo’nun fırçası kadar keskiyi de ustalıkla kullanması, sanatın farklı biçimlerinin birbiriyle nasıl konuşabildiğini gösterir. Ona göre sanat, düşünceyi taşa, duyguyu renge, ideali form ve harekete dönüştürme gücüdür. “Mükemmeliyet, küçük şeylerin birleşimidir ama mükemmeliyet küçük bir şey değildir,” diyerek ayrıntıya verdiği önemi vurgular. Düşünce ve duygu.

Bugün sanat, insanı sadece eğlendiren değil; düşündüren, dönüştüren ve insanı kendisine yaklaştıran bir yoldur. Michelangelo’nun izinden giden her sanatçı, eserine değil, insanın özüne bir dokunuş yapar. Çünkü sanat, sonsuzun gölgesini dünyaya düşürmektir. Ve Michelangelo’nun dediği gibi: “Gerçek sanat, ruhu yücelten sanattır.” İnsanın dönüşümü ve ruhun yücelmesi.

Ne var ki yaşadığımız çağda sanat, bu yüce amacından sapmış gibidir. Anlamdan çok sansasyonu, derinlikten çok rastlantıyı, formdan çok kaosu yücelten modern sanat akımları; izleyiciyi düşünmeye değil, şaşkınlığa ve boş bakışlara sürüklemektedir. Michelangelo’nun her yontusunda kutsal bir anlam varken, bugün bazı sanat eserleri bir çocuğun yanlışlıkla düşürdüğü boya kutusu kadar bile mana taşımaz hâle gelmiştir.

Sanat, kutsal bir çabadır. Ve bu çabanın, içi boş semboller ve yüzeysel eleştirilerle değersizleştirilmesi, yalnızca sanatın değil, insanın da kaybıdır. Çünkü sanat, insanın kendisine tuttuğu en dürüst aynadır. O ayna, bulanıklaştıkça hakikat de gözden kaybolur. Kutsal bir çaba ve en dürüst ayna.

“Sanat” dediklerinde, aklınıza ruh ve hakikat, üretim ve keşif, kalp ve mana, düşünce ve duygu, insanın dönüşümü ve ruhun yücelmesi, kutsal bir çaba ve en dürüst ayna gelsin. Bir de Michelangelo’nun şu sözü üzerine biraz düşünebilirsiniz, “gerçek sanat eseri, ilahi mükemmeliyetin bir gölgesinden ibarettir.”

Fatih Yılmaz – Şehir Kültür

Paylaşım yapmak ister misiniz?

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir