Aynı dili konuştuğumuz halde anlaşmakta zorluk çekiyoruz. Kelimeler herkesin zihninde aynı anlama gelmiyor artık. Artık gruplar halinde anlayacağımız bir dil oluşturmaya başladık. Memnun etmemiz gereken kitlenin ihtiyaçlarına göre seçiyoruz ifademizi. Yaygınlaşmıyor maalesef…
Sanatın dili diplomasinin dilinden yaygındır. Somur verilerle ölçemezsiniz bunu ama bilirsiniz. Ne kadar çok haber takip edersek edelim hikayelere inanmaya meyyalimiz olduğu bir gerçek. V For Vandetta filminde rastladığım bir ifade beni çok etkilemişti. Karakter annesinden alıntı yaparak şöyle diyordu; “İki tür yalancı vardır. Biri politikacılar, diğeri ise sanatçılar. Politikacılar gerçeklerin üstünü örtmek için, sanatçılar ise gerçekleri ortaya çıkarmak için yalan söyler!” Bu yüzden belki gerçeklerin üzerini örtmek için sanatı kullanmaya başladılar. Kaos böyle başladı. Holokost filmleri bunun özel bir örneğidir.
Sanat sepet işleri hafif gelir bize. Roman okumak da neymiş, film izlemeye zaman mı var?
Film yapmak mı?
Ne gerek var?
Tarih galiplerin, propaganda politikacıların, edebiyat ise mağdurların dilidir!
Egemenlere karşı, paraya gereksinim duymadan kendinizi ifade edebileceğiniz tek mecra neredeyse sanat, edebiyat. Eğer yazmazsanız yarına da taşıyamazsınız gerçekleri.
Lahey’deki savaş suçları mahkemesi Netanyahu’yu yargıladı değil mi? Güney Afrika davayı açtığında içimiz serinledi, sanki İsrail sorunu çözüldü gibi hissettik değil mi? Hatta mahkeme sonuca da vardı. Netanyahu’nun savaş suçlusu olduğuna hükmetti ve hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Aman Allah’ım! Ne güzel gelişmeler bunlar. Kararı duyuna ağlayanlar bile olmuştur eminim. Çok güzel bir tiyatroydu bu. Alkış! Hangi kolluk kuvveti bu tutuklamayı yapacak söylenmedi. Netanyahu elini kolunu sallaya sallaya Amerika’da gezdi, başkanla görüştü, başkan Filistinlileri tehdit etti, dünyaya meydan okudu. Hakkında uluslar arası tutuklama kararı çıkmış bir insana yardım ve yataklık yapmanın suçunu sormayı unuttuk Lahey hakimlerine! Modern dünyanın güçlüden yana olduğunu gösteren özel bir örnek bu. Bu dünya adil değil! Bazı kötülükler mahkemede yargılanmıyor. Suçumsu gibi gösteriliyor, yargılanıyormuş gibi yapılıyor, cezalandırılıyormuş hissi veriyor.
Bu yüzden sanata ihtiyacımız var!
Modern dünyanın kendi aparatlarıyla temizlediği suçları ifşa edeceğimiz alanlar sunar bize sanat. Lahey’e benzemez belki ama vicdanlarda bir mahkeme kurmanızı sağlar. Propaganda sizi ikna etmeye çalışırken sanata siz ikna olmak istersiniz. Eğer çocuklarımıza bugünlerden bir miras bırakmak istiyorsak bu dünyanın iki yüzlü halini anlattığımız hikayeler bırakmalıyız. Aklımızla içinden çıkabileceğimiz bir çağ değil bu çağ. Kalbimize her zamankinden fazla ihtiyacımız var. Milyonlarca acı haberimiz var heybemizde.
Kaç tane hikayemiz var peki?
Mekanikleşmeye zorlanmış yeni neslin kilidini açmak için de, siyasi tercihlerini subjektif yapanları uykudan uyandırmak için de, yalanların süslü kurşunlar halinde üzerimize yağdığı bu zamanda bu kurşunları durduracak kapasitede bir şemsiye edinebilmek için de bize sanat lazım.
O da bu gece lazım…
Bilali Yıldırım – Şehir Kültür






İlk yorum yapan siz olun