Kentsel dönüşüm projeleri bulutlara yükselirken başımız göğe değmiyor ama öne eğiliyor. Çok değil, on yıl önce vefat etmiş birçok kişi dirilse gelse evini bulamaz. Belki bir kooperatif üyesi olarak yaptırdıkları dört beş katlı siteler ekonomik ömrünü doldurmamıştı bile. Depreme dayanıksız diye raporlanıp kentsel dönüşüm kapsamında yıkılıp, altında otopark ve dükkanları olan on katlı yapılara dönüşmüştü dairelerinin bulunduğu site. Sakin ve yeşil bölge gitmiş yerine gece yarısına kadar ses kirliliği olan beton kuleler gelmişti.
Çocuklar çimlere basmak için uzaktaki parka veya pikniğe gidecekleri günleri beklemek zorunda. Haftanın beş günü betondan (ev) çıkıp demire (servis) biniyor, demirden inip betona (okul) giriyor. Kalan iki günün birinde şanslıysa doğaya, değilse AVM ve türevlerine götürülüyor. Kalan son gün ise herkesin çocuğu bir kursa gittiği için o da bir kursa veya spora götürülüyor. Götürülüyorlar çünkü gidilecek gibi değil. Çocuklara kalsa hiç gidilesi de değil. Hiçbir şeyden geri kalmasın diye didinilen çocuklar aslında gerçek hayatın ve doğanın dışına itiliyor.
Kent hafızasını yok eden kentsel dönüşüm ile doğal afetlere karşı dayanıklılık arasında kalan kentlerimizin yarattığı dilemma ile çocukların geleceğini etkileyen gündelik yaşamlarındaki rutinlerin dönüşümü aynı nedenlere geri götürülebilir: Amerikanizasyon, yani kapitalist kültürün yaygınlaşması, amerikanizasyona bağlı tüketim hırsı, rant odaklı imar ve son olarak da kitapsızlık…
Kapitalizm yapay bir ekonomik sistem olarak fişe bağlı çalışırken fişin çekilmesiyle birlikte kendisiyle birlikte yaratmış olduğu kültürün üretimi de krize girip duracaktır. Ne var ki kültürel yıkım bir anda gerçekleşmediği gibi onarımı da bir anda mümkün değil çünkü yeniden üretimin temel girdisi zamandır. Zaman ise günümüzde en az bulunan şeydir. Kimsenin zamanı yok, sabrı da yok.
Toplumlarda amerikanizasyonla birlikte tüketim hırsı çeşitli yollarla körüklenirken insanlar madde bağımlısı haline gelmektedir. Yetişkinlerin eşya, gösteriş ve kozmetik bağımlısı olmaları ile gençliğin uyuşturucu madde bağımlısı olması arasında bir korelasyon yok mudur? Tüketim ihtiyacı hırsa, alçak gönüllülük gösterişe ve sadelik şatafata dönüşmüş durumdadır.
İmar planları insan odaklı yapılmayıp gücü elinde bulunduranların rantına göre yapılınca kentsel dönüşüm ile kentlerimizi ve çocuklarımızın insanca yaşama olanaklarını her gün biraz daha yitiriyoruz. Toplumsal refahımızı bireysel hırslara kurban ediyoruz. Amerikanizasyonun bireysel refah vaadine aldanan kitleler toplumsal refahını kaybediyor. Görece kazanımları ise toplumsal kayıpların içinde kaybolup gidiyor.
Enformasyon artarken bilgi azalıyor. İletişim teknolojileri hızla gelişirken iletişim hızla zayıflıyor. Boşanma ve suç artıyor. Maddi olarak kentsel dönüşümle birlikte manevi olarak kentsel yok oluşa sürükleniyoruz. Kişi başına gelir artarken kişi başına kitap sayısı azalıyor. Kitap, daha çok para kazanmanın yollarını öğrenmek için ele alınır hale gelmişse, hatta onun bile on dakikalık özeti dinlenir hale gelmişse kitapsızlık almış başını gidiyor demektir. Kitapsızlık ise amerikanizasyona kucak açıyor. Bu kısır döngüyü kitap ile kırmak için doğacak güneşi görmek dileğiyle…
Doç. Dr. Harun Kılıçaslan – Şehir Kültür
İlk yorum yapan siz olun