Haset duygusunun dünyaya ve ahirete bakan pek çok olumsuz sonucundan söz edilmiş ve deneyimlenmiştir. Kuran’dan ve hadislerden öğrendiklerimiz bu konuda geniş bir bakış açısı sunmaktadır. İblis’in isyanından başlayarak Kabil’in cinayeti, Yusuf’un kuyuya atılması ve başlı başına Felak suresi hasedin zemmedilmesi gereken bir duygu olduğunu gösteren örneklerdir. Haset duygusunun haset edene ve edilene verdiği zararlar psikolojik, fizyolojik, sosyolojik, siyasal ve ekonomik anlamda da ele alınıp inceleme konusu olabilir, olmaktadır.
Ekonomik olarak haset duygusunun münferit olaylarla ilgili bir zararı olduğu gibi bir bütün olarak ekonomi üzerinde de etkileri olduğunu söylemek mümkündür. Bir üretim veya tüketim biriminin bir diğer üretim veya tüketim birimine haset etmesi durumunda bunlardan birinin veya her ikisinin de zarara uğraması mümkündür. Ancak ekonomi bir bütündür. Haset nedeniyle uğranılan zararlar milli gelir hesaplarını da etkilemektedir. Bu nedenle hasedin toplumun tamamına olumsuz yansımaları olduğu sonucu çıkarılabilir. Rekabet ekonomi açısından ne kadar faydalıysa haset de o kadar zararlıdır. Haset, ekonomik kararların çarpıtılmasına neden olup etkinlikten uzaklaşılmasına sebep olacaktır.
Halbuki bir birey veya firmanın ekonomik başarıları doğrudan ve dolaylı yollarla en yakından başlayarak ve dalga dalga hafifleyerek en uzaktaki bireye kadar ulaşacaktır. En yakındakiler kimi zaman hissedar olarak kimi zaman çalışan olarak doğrudan fayda sağlarken ödenecek olan vergilerle bütün bir topluma bu faydalar yayılmaktadır. Faydaların topluma yayılması sadece vergiler yoluyla değil başka yollarla da olmaktadır. Lüks bir otomobile binen ve ihracat yapan bir kişiye haset edilmesi ve kazandıklarının sadece o kişiye fayda sağladığı düşünülmesi buna örnek verilebilir. Halbuki o kişinin ticareti lüks otomobil sahibi olabilecek kadar kendisine fayda sağladığı gibi haset eden kişiye de dolaylı da olsa fayda sağlamaktadır. Mesela ihracat yoluyla ülkenin ödemeler dengesi üzerinde yaptığı olumlu etki elbette toplumun her bir bireyine yansımaktadır. Ekonomideki aktör sayısı göz önüne alınırsa bu etki daha iyi anlaşılacaktır.
Güzel ahlakın ve dürüstlüğün yaygın olduğu bir toplumda ekonomik işleyişin de daha sağlıklı olacağını tahmin edebiliriz. Yalanın, hırsın, hasedin yaygın olduğu bir toplumda ise her ne kadar bazıları görece bundan faydalansa ve diğerlerinin önüne geçse de sonuçta zarara uğramaktadır. Çünkü kendisi öne geçerken başkalarının omzuna bastığı için diğerlerini aşağı iterek kendi konumunu da kötüleştirmektedir.
Trafikte makas atarak ilerlemeye çalışanlar bunu yapmasa herkes evine daha erken dönecektir. Diğer türlü herkesle birlikte makas atan da evine geç gitmektedir. Onun kazandığı zaman, diğerlerine göre kazandığı zamandır, görecedir. Toplam zaman kaybının ise bir nedenidir. Kısaca toplum her yönden olduğu gibi ekonomik olarak da birlikte yükselir ve düşer.
Bende yoksa onda da olmasın demek herkesi yoksullukta eşitlemeye götürecektir. Mutlak bir eşitliği savunmak da aynı neticeye çıkacaktır. Temel ihtiyaçların karşılanmasında eşitlik sağlandıktan sonra bazılarının diğerlerine göre daha fazlasına sahip olmasının diğerlerine zararı yoktur. Aksine faydası vardır. Haset edenlere de faydası vardır. Zarar ise, onların hissettikleri duygulardadır ve buna bağlı olan davranışlarının neticesidir.
Doç. Dr. Harun Kılıçaslan – Şehir Kültür
İlk yorum yapan siz olun