İsviçre’de ilkokula başladığımda harflerden başlayarak okuma yazma öğrenmiştik. Yazmaya başladığımızda hepimize birer dolma kalem hediye edilmişti. Markası Pelikan, kartuşlu bir dolma kalemdi. Maviydi. Fazla bastırarak kaç tanesinin ucunu bozduğumu bilmiyorum. Küçücüktük. Yazmaya yeni başlamışken bir de dolma kalem kullanmamız isteniyordu. Kurşun kalemle yazmak yoktu. Kurşun kalem ve silgi ikilisi ne kolaydı oysa. Hata yapınca sil. Dolma kalem hem yazması zor hem de hatayı düzeltmesi zor bir kalem. Mecburen önce düşünüp sonra yazmak zorunda kalıyorduk. Başa çıkması zor olsa da kısa zamanda buna alışmıştık. Öyle alışmışız ki yıllar sonra Türkiye’ye dönüp okula devam ettiğimde deftere kurşun kalemle yazıldığını, yazılıların kurşun kalemle yapıldığını görünce hem çok şaşırmış hem de yazmakta çok zorlanmıştım. Üniversiteye başladığımda sınavlarda tükenmez kalem kullanmayı zorunlu tutan yaşlı hocaların bu talebine sevinmiştim. Önce düşünüp sonra yazıyordum zaten, kurşun kalemden kurtulmak cabası oldu.
Kurşun kalem yazı kalemi değildir. Ressamın, teknik ressamın, inşaat ustasının kullanacağı bir kalemdir bana göre. Kıymetlidir, ama yerinde kıymetlidir. Herhangi bir şey kıymetini yerinde bulur. Yazıya ise mürekkep yakışır. Zihnimizde döndürdüğümüz düşüncelerden süzülen kelimeler mürekkeple yazıya dökülür. Önce düşün sonra yaz. Düşünüp tasarlayarak yazmak eğitim hayatımda kazandığım en güzel alışkanlıklardan biridir.
Türkiye’de eğitim sistemi farklı boyutlarıyla tartışılırken acaba dolma kaleme bu tartışmalarda bir yer açmak gerekmez mi?
Bazen teferruat zannedilen konular düşünüldüğünden daha derin etkiler yapabiliyor. Dijital teknolojiler bu denli gelişmişken dolma kalemi konuşmak bir zıtlık hissi uyandırıyor. Yazmak tarihe mi karışıyor? Yazmak tarihe karıştığı anda düşünce de insan da tarihe karışır. Yazı bitmeyecek elbette. Ama dolma kalem ama dijital yollarla yazılacak. Ancak son zamanlarda dijital teknolojilerin çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri daha görünür olmaya başladı. Sadece psikolojik etkiler değil, iletişim kurma, kendini ifade etme ve düşünme becerileri de bundan olumsuz etkileniyor. Dijital teknolojiler geliştikçe kalem ve defterin yerini alacağı düşüncesi ifade edilmeye başlamıştı. Ama artık teknoloji ne kadar gelişmiş olursa olsun çocukların elinin kalem tutması gerektiği kabul ediliyor. Yine de teknoloji daha neler getirir bilinmez. Teknoloji de bir rahmettir. Ama bana kalırsa teknolojinin gelişmesi ve insan elinde iyi yerlere gitmesinin yolu hala dolma kalemden geçiyor.
Doç. Dr. Harun Kılıçaslan – Şehir Kültür






İlk yorum yapan siz olun