İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Zorkun’da zamanın durduğu yer

Şehrin asfalt yolları, sabırsız kornaları ve ağırlaşan nemi insanın üzerine çökerken, güneş dışarı çıkmanın bedelini ödetecek kadar sanki yakınlaşmışken, klimaların sahte vahasından kaçmak için bir yol sunar yayla. Zorkun Yaylası bir başka âlemin kapısını aralar. Osmaniye’nin kalbinde, Torosların serin kollarında yükselen bu yayla, yalnızca bir serinleme mekânı değil, adeta bir hafıza mekânıdır. Çam kokusunun, serin rüzgârların ve kuş seslerinin birbirine karıştığı bu topraklarda zaman farklı akar.

Haziran sıcağı ovayı kavururken Zorkun, misafirlerini göğe doğru dua gibi uzanmış çam ağaçlarının gölgesinde karşılar. Burada günler, şehirdeki gibi aceleyle tüketilmez; sabahlar ağır ağır uyanır, akşamlar usulca iner. İnsan, yaylanın serinliğinde kendi çocukluğuna, dedesinin anlattığı hikâyelere, toprağa yakın bir yaşama geri döner. Çat kapı misafirliklerin, Allah ne verdiyse sofraya gelen katığın, ekmeğin belki de zorkun tavasının hatta ayranının tadı bile burada farklıdır. Kıyas kabul etmez bir şekilde hayat burada hâlâ canlıdır.

Bir yabancı gözüyle baktığınızda Zorkun, ilk bakışta geniş bir ormanın içine serpilmiş evlerden ibaret görünebilir. Oysa biraz dolaştığınızda bu evlerin her birinin ardında nesillerin hatırası olduğunu fark edersiniz. Zorkun’un tarihi, Çukurova’nın sıcak ovasında yaşayan halkın yaz aylarında serinlemek için Toroslara çıkma geleneğine dayanır. Osmaniye’nin, hatta Adana ve çevresinin insanı, yüzyıllardır bu yaylaları yazlık yurt edinmiştir. Türkmen obalarının göç yolları, zamanla beton evlerin, yazlıkların, çarşıların arasına karışmış olsa da; o eski göçerlik kültürünün ruhu hâlâ hissedilir.

Coğrafya da bu ruhu besler. 1.500 metreyi aşan yüksekliğiyle Zorkun, ovaya hâkimdir. Temmuz sıcağında bile serinleten rüzgârı, misafirlerine ilk anda huzur verir.

Bir yamacın başında durup aşağıya baktığınızda, Çukurova’nın engin düzlüğünü, pamuk tarlalarının uzayıp giden beyazlığını ve güneşin ovayı nasıl kavurduğunu görürsünüz.

Yukarıda ise serinlik ve gölgelik hüküm sürmektedir; adeta iki ayrı mevsim yan yana yaşar.

Dışarıdan gelen biri için en çarpıcı olan, yayladaki gündelik hayatın hâlâ “paylaşıma” dayalı oluşudur. Kapınızı çalan bir çocuk, elinde taze toplanmış böğürtlen ya da bahçeden koparılmış birkaç domatesle size selam verir. Misafirlik yalnızca bir gelenek değil, bir zorunluluktur; çünkü yaylada hayat, paylaşılmadıkça eksik kalır. Akşam olduğunda, bir evin önünden yükselen sohbet sesleri ya da semaverlerden yükselen duman ve deminde bir çay haliyle insanı muhabbete davet eder.

Zorkun’un tarihsel hafızasında, yalnızca göçerlik değil, aynı zamanda Osmaniye’nin kurtuluş yıllarında verilen mücadelelerin de izleri vardır. Torosların kuytulukları, zamanında nice direnişçilere siper olmuştur. Bu yüzden Zorkun yalnızca bir doğa harikası değil, aynı zamanda bir tarih tanığıdır. Çamların gölgesinde yürürken, bazen sadece kuşların değil, geçmişin de size fısıldadığını hissedersiniz.

Bir yabancı gözüyle Zorkun’u seyrederken, en çok da zamanın burada başka türlü işlediğini görürsünüz. Şehirde geçen bir gün, burada iki güne denktir. Çünkü Zorkun’da saatler, gökyüzünün ışığına ve rüzgârın yönüne bağlıdır. İnsan kendini, sadece mekân değiştirmiş değil, adeta başka bir çağın içine geçmiş gibi hisseder.

Belki de bu yüzden Zorkun, yalnızca yaz sıcağından kaçış değil; aynı zamanda insanın kendiyle yeniden buluşma noktasıdır. Burada kalabalıklar arasında kaybolmazsınız; doğanın ortasında, kendi iç sesinizi işitirsiniz. Şehirden getirdiğiniz telaş, birkaç gün içinde yerini dinginliğe bırakır. Çünkü yaylada zamanın ölçüsü saatler değil, gökyüzünün ışığı ve serin rüzgârın ritmidir.

Zorkun, sadece bir yayla değil; geçmişin, bugünün ve özlemlerin iç içe geçtiği bir hayat durağıdır. Bir gün yolunuz düşerse, sadece serinliğiyle değil; hatıraları, misafirperverliği ve sakladığı hikâyeleriyle sizi içine çekecektir.

Mehmet Biten – Şehir Kültür


 

Paylaşım yapmak ister misiniz?

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir